F1R4T Kıbrıs’da!
Merhabalar,
Bu yaz durağım yavru vatan KIBRIS oldu. Yazın başında planladığım ancak iş yoğunluğundan ötelemek zorunda kaldığım kıbrıs tatilime 28 Eylül – 04 Ekim tarihlerinde çıkabildim. Aslında güzel bir bayram tatilinden sonra bir de üzerine kıbrıs tatili yapmak tek kelime ile harikaydı. Tüm yorgunluğumu bu şekilde atabildim. Biraz geç kalmış olduğum bu gezi yazımda sizlere tüm detayıyla tatilimi anlatmak istedim…
28 Eylül İstanbul için bol yağışlı, fırtınalı bir gündü. Ancak benim için yeni yaz başlıyor gibiydi… 1 hafta önce hazırladığım bavul ve çantamla akşam sularında Atatürk Havalimanı için yola çıktım. Oldukça kötü bir hava mevcuttu. 20:40’da kalkması gereken uçağım 1.20 dakikalık rötar ile 22:00’da kalkabildik. 8Q296 Onur Air Istanbul Atatürk Havalimanından, Kıbrıs Ercan Havalimanına seferiyle İstanbul’dan ayrıldım. Bayram haftası rezarvasyon yapmamdan dolayı uçak fiyatları çok yüksekti. Bende tur firmasının sağladığı imkan ile hem Hotel’i hem de uçağı indirimli fiyat ile rezerve ettim. Gidiş-Geliş Uçak bileti + Havalimanından Otel’e ulaşım + 6 gece konaklamalı tek kişilik bir odayla toplam 2000 TL’ye mal oldu. Otel seçiminde Girne şehrinin en güzel koyuna sahip aynı zamanda sakin ve huzurlu bir otel olan ADA BEACH HOTEL‘i tercih ettim.
Havalimanı Lefkoşa’da idi, buradan tur acentası ile Girne’ye yani Otelim Ada Beach’e geldik. Saatim 01:00’ı gösterirken otele giriş yaptım ve valizlerimi boşalttıktan sonra güzel bir uykuyla yol yorgunluğumu attım. Sabah erkenden kalkmak zor oldu ama kalktığımda gördüğüm manzara ve açık büfe kahvaltı ayılmamı hızlandırdı 🙂
Güzel bir kahvaltı sonrasında kendimi hemencecik kızgın kumsala ve Akdeniz’in o sıcacık suyuna attım… Oteli seçmemde büyük etmen taşıyan koy gerçekten harikaydı. Bu yüzden çok mutluydum. Neredeyse akşama kadar plajdaydım ilk gün. Yüzdüm, güneşlendim…
Akşamleyin kendimi kurt gibi açıkmış bir şekilde Otel’in açık büfesine daldım. Kıbrıs’a göre şaşırdığım kalitede tat ve lezzetli yemekler vardı. Kıbrıs’dan önce rejimle tam 7 kilo vermiştim bu formumu korumayı amaçlasam da ilk günden kırmızı etleri, zeytinyağlıları, pastaları yiyiverdim 🙂 Yemekten sonra 8 km. uzaklıkta olan Girne Şehir merkezine geçtim. Kıbrıs da Fransızlardan kalan pek çok uygulama ile karşılaşabilirsiniz bunlardan en temeli direksiyonların sağ tarafta olması ve yol şeritleri soldandır. Bu yüzden araba kiralamaktan korktum, ulaşım için genelde lüks mercedes taksilerini yada külüstür minibüsleri tercih ettim. Taksiler lüks olduğundan çok sağlam geçirebiliyorlar bu yüzden binmeden önce pazarlık yapmayı unutmayınız. Minibüsler ise sadece 3 TL. tutuyordu…
Girne’nin o güzel marinasında sahil boyunca gezdim. Kıbrıs’a gelip de kumarhaneye girmesek olmazdı. Adım başı lüks kumarhaneler görmek mümkün. Neredeyse her otelde kumarhane mevcut. Bende Rock’s Hotel & Casino da bu deneyimi yaşadım. Casino gerçekten kalabalık ve güzeldi. Oyun makinelerinden birine oturup, 20 TL’ye birkaç kez şansımı denedim. Casino da alkol ve içeceklerin ücretsiz olmasından kendimi azcık kaptırdım ve 100 lira kadar bir ücret harcadıktan sonra elim boş olarak çıktım 🙂 Bizdeki de böyle bir şans ne bekliyorsak. Neyse ki içtiğim alkoller heral de 100 TL tutardı 🙂
Sahil de birkaç canlı müzik yapan mekanda vakit geçirdikten sonra tekrardan otelin yolunu tuttum ve derin bir uykuyla günü bitirdim…
İkinci gün, gecenin yorgunluğundan olsa gerek uyuya kaldım ve kahvaltıya yetişemedim. Bende Havuz başında bişeyler atıştırarak güne başladım.
ve sonrasında uçsuz bucaksız kıbrıs sahillerini dolaşmaya başladım…
Akşam Kıbrısın incisi Girne şehrinde takılmalar…
Dipnot: Bu yazıyı 2015 yılında hazırlamıştım. Ne yazık ki bir türlü tamamlamaya vakit bulamadım. Şimdi tam 3 yıl sonra sadece o seneye ait çektiğim fotoğraflardan bir kısmını ekleyerek ve yarım da olsa yayınlamak istedim. Ayrıca bir not daha ilgili seyahatten bir yıl sonra Kıbrıs’a yine tatil için gittim. 2 sefer gitmiş olmama rağmen hala blogumda bu yazıyı tamamlayamamış olmam beni derinden etkiledi. Bunu bir sonra ki gezilerimde yapmamaya özen göstereceğim.